15 Şubat 2013 Cuma

"LES AMANTS DU PONT-NEUF"(KÖPRÜ ÜSTÜ AŞIKLARI)


Film 1991,Fransız yapımıdır. BAFTA film ödüllerine layık görülen filmin IMDB puanı 7.3/10. Fransız filmlerine karşı önyargılı davranıp izlemek istemeyebilirsiniz.Şahsen ben filmin ilk yarısına kadar olan kısımda sıkıldım.2 saat 5 dakika dram ve romantizm dolu bir film. Türk sineması ve Amerikan sinemasının romantizmi daha farklı bir olgu olarak işlemesi Fransız sinemasının daha sanatsal ele alışı sanırım sıkıcı hale getiriyor bende bu tarz filmleri. Ve en önemlisi filmin gerçeklik payı bize filmi bağlıyor. Normal şartlar altında ülkemizde böyle bir şeye kolay şahit olamayacağımız için sıkılıyoruz bu tarz filmlerden.

Filmin yönetmeni ve senaristi Leos Carax'tır. Oyuncularının fazla olmaması ve filmin yoğun olarak tek mekan kullanımı yönünde filmin ilerlemesi ve repliklerden çok görsel olarak bir film olması insanı şaşırtıyor.

Konusu itibariyle aslında bir hayli enteresan.  Fransız Devrimi'nin 200. yılı kutlamaları nedeniyle Paris'in en eski köprüsü olan Pont-Neuf tamir edilmek için 1989-1991 aralığında kapatılır.Köprüde alkolik bir sirk cambazı Alex ve eskiden bekçilik yapmış olan evsiz Hans yaşamaktadır.Alex geceleri uyuyamaktadır ve Hans'tan bunun için enjektör ile ilaç almaktadır.Hikaye başta sıradan gözüküyor. Ta ki Alex'in köprüüstünde yattığı noktaya bir gece Michelle'in yatması üzerine...Michelle aslında ekonomik olarak düzgün bir aileye mensuptur.Babası albaydır. Ve Jullien adında bir adama aşık olmuştur. Ve adam onu terk ettikten sonra Michelle müzisyen sevgilisini sokak sokak aramaktadır.Viyolonsel sesi duyduğu her yeri dip köşe arar. Michelle'in Jullien'a olan aşkı tek gözünü kaybetmesine sebep olmuştur. Ve diğer gözünü kaybetme riski vardır nadir görülen bir göz rahatsızlığı bulunmaktadır. Sokak sokak insanların portrelerini çizer tanımadığı insanların...Alex'i de bir gün yolda baygın biçimde ölü zannederek çizmiştir.


Alex,Michelle'e aşık olur hemde ilk görüşte. Fakat Hans köprünün sadece ikisine yettiğini ve Michelle'in fazlalık olduğunu iddia eder. Ama zamanla alışırlar. Michelle'de Alex' e aşık olmaya başlar.

Alex'in saplantılı olan aşkı Michelle'i kimsenin onun elinden almasını istemeyecek boyuta varır.Bir gün tren istasyonunda yürürken Alex,Michelle'e dair afişleri görür ve arandığını polislerin peşinde olduğunu öğrenir.Şehirdeki tüm afişleri yakar. Afişleri yapıştıran adamı ve arabasını yakar.


 Michelle,radyoda göz hastalığı için bir çare bulunduğunu ve ailesinin onu aradığını duyunca öfkelenir,Alex gerçeği ondan sakladığını ve bencilce davrandığını anlar. Alex'i ertesi sabah köprü duvarına yazdığı bir notla terk eder "Beni unut. Sana karşı hissetiğim hiç bir şey gerçek değildi."  Alex öfkesi ve hüznüyle başa çıkamaz ve bana göre filmin en can alıcı sahnesiydi Alex'in ağlamaklı haykırışı :"Unutmayı nasıl öğrenebilirim?" diyerek parmağını tabanca çekip koparması...
Bu derece saplantılı bir aşkı kimsenin yaşayacağını sanmıyorum.Evsiz,sokakta ve herşeye rağmen tutkulu bir aşk...Tutku her iki başrolünde yoğun olarak replikleri ve bakışları ile hissediliyor.

Michelle'in artık iki gözünü birden yitirmek üzere olduğu esnalarda Alex'e söylediği cümleler ise gerçekten insanı duygulandırıyor:"Ben artık ufuk çizgisini kaybetmeye başlıyorum.Sen ise sadece ayakkabılarının ucuna bakıyorsun."
Metro istasyonunda artık sadece ışığı uzaktan ve yoğun büyüklükte varlıkları görebildiğini fark eden Michelle,Alex'e:'Ben artık sadece büyük şeyleri fark ediyorum. Seni görebilip mutlu olmam için bana daha büyük gülümsemelisin.'

Alex'in köprü üstünde Michelle'e olan aşkını ise gayet romantik biçimde belirttiği sahne insanı duygulandırıyor. Michelle'in yanına bıraktığı notta 'Birisinin seni sevdiğini anlamak istiyorsan ona"Bugün gökyüzü bembeyaz"de eğer o bensem "Ama bulutlar kapkara" derim.' yazması ve ertesi sabah bu diyalogun gerçekleşmesi romantik sahnelerin başlangıcıydı...

Film oldukça salaş sahnelerle başlıyor fakat finalde Michelle ve Alex'in nehre atlayarak yüzmesi ve bir gemiye binerek geminin en ucunda kışa rağmen sarılmaları ile final yapması gayet şıktı...

Fransız sineması seviyorsanız ve romantikseniz izlenmeye değecek kült bir film.